Cezaevlerinin temelinde yani toplum düzenine aykırı davranan bireyin toplumsal yaşayıştan ve gündelik özgürlüklerden yoksun bırakılması ve suçlunun toplumun geri kalanından ayrılması yatıyor. Bu uygulama, hem topluma zarar veren bir kimsenin toplumla temastan men edilmesi ve halkın korunması hem de toplumsal yaşayışa ayak uydur(a)mayan bireyin gündelik özgürlüklerden yoksun bırakılarak, yurttaşlığın hak edilen bir şey olduğunun ve çaba gerektirdiğinin farkına varmasının sağlanması demek. Bir diğer deyişle cezaevleri aynı zamanda sosyal rehabilitasyon alanları. Uygulanan eğitim ve meslek kazandırma programları bunun kanıtı. Burada, daha az özgürlükle ve daha kısıtlı bir kitleyle toplumla uyumu sınanan mahkumlar, ikinci bir şans edinebiliyor. Öte yandan, tehlikeli suçluların halkla temasının da kesildiği yerler cezaevleri. Bu yüzden cezaevi güvenliği kritik ve bıçak sırtı bir mesele. Topluma kazandırılabilecek mahkumların motivasyonunu kırmadan ve sürekli bir şüphecilik izlenimi vermeden bu alanlar nasıl korunmalı?
Cezaevi güvenliği, toplum güvenliği demektir. Bu anlamda, orada işleyen rehabilitasyon ve iyileşme sürecinin sekteye uğramaması önemli. Bu da, dışarıdan gelen her birey ve objenin kontrolünü gerekli kılıyor. Suçla bağdaştırılacak, mahkumlara zarar verebilecek her türlü temas ve giriş önlenmeli. Bu da sadece mahkumların değil, ziyaretçilerin de kontrolünü zorunlu kılıyor. Yaygın ve geleneksel usulde, ziyaretçilerin isim-soyisim, mahkumla yakınlık düzeyi ve adres bilgileri kaydedilir. Fakat bu bilgileri işlevselleştirmek ve olası tehlikelerin farkına varmak uzun ve sancılı bir süreç.